Bir Devrin Çiçeği: Laleler

Laleler, cıvıl cıvıl renkleriyle, asil ve çok zarif duruşlarıyla yüzyıllar boyunca insanları etkilemiş, etkilemekle kalmamış bir devre adını vermişlerdir. Şüphesiz ki benim de en etkilendiğim çiçeklerden biridir laleler. Hal böyle olunca günümüzde laleleriyle ünlü olan Hollanda'ya gidişimde oradaki Amsterdam Lale Müzesini (Amsterdam Tulip Museum) ziyaret ettim. Gelin bu müzede edindiğim bilgilere yakından bakalım.


Her ne kadar Hollanda ile özdeşleştirilse de, lale aslında Hollanda orijinli değildir. Lalenin asıl anayurdu Orta Asya, özellikle de Himalaya Dağları'nın kuzey bölgeleridir. Tüm yaban lalelerinin en az %60 'ı bu bölge menşeilidir. Yaban lalelerinin yaklaşık %20 sinin geldiği diğer bir bölge ise Kafkaslar 'dır. Lale, buralardan Karadeniz'i çevreleyen Türkiye ve Balkanlar üzerinden Orta Avrupa'ya kadar yayılmıştır. Uzmanlar şu ana kadar 100 farklı yaban lalesi türü belirlemişlerdir.


Padişahın Bahçesi


Batı Avrupa' da laleden bahsedilmesi ilk kez 1555 yılında Avusturya'nın Türkiye Büyükelçisi tarafından gönderilen bir mektupla olmuştur. Büyükelçi, yanlış bir kanıyla Türkler'in bu çiçeklere tuliban dediklerini düşünmüştür, oysa bu çiçekler için kullanılan tek Türkçe sözcük “Lale” dir. Muhtemelen ona, lalenin Avrupalı ' lar tarafından “tülbend” veya “türban” olarak adlandırılan Türkler ' in başörtüsüne benzediği söylenmiş olmalı. Diğer bir deyişle, türban aslında tulip sözcüğünün kökenini olşturmaktadır. İnanması zor ama “tulip” ismi bir yanlış anlaşılmanın sonucudur!
16.yüzyılda Osmanlı Imparatorluğu Kafkaslar'dan Fas' a kadar uzanarak zirveye ulaşmıştır. Türkler, Asya'nın zengin bitki örtüsüne ve doğal olarak da pek çok yaban lalesi çeşidinin varlığına kayıtsız kalamamışlardır. Diğer bölgelerden gelen tüm mallar gibi, laleler de başket olan İstanbul'un yolunu tutmuştur.

Çok geçmeden laleler, padişahın en gözde çiçekleri olmuştur. Yaban lalelerinden yeni türler üretme çalışmaları, Lale Devri olarak da bilinir, Kanuni Sultan Süleyman hükümdarlığı döneminde başlamıştır. En sevilen laleler badem şeklinde, uzun tığ gibi çiçekleri olanlardır. Bu tığ şeklindeki laleler sadece el yazmalarının vazgeçilmez bir öğesi olmakla kalmamış, aynı zamanda dönemin duvar fayanslarında ve seramiklerde de dekoratif motif olarak kullanılmıştır.


Lale Çılgınlığı


Lale Hollanda'ya 1600'lü yıllada ulaşmıştır. Bu yıllarda Hollanda ticareti oldukça gelişmiş ve Hollanda Avrupa'nın en zengin ülkelerinden biri olmuştur. Daha en başından laleler zengin sınıf arasında popüler olmuştur. Lale, sahip olduğu renk çeşitliliğiyle şaşkınlık yaratmış, insanlar nadir bulunan türlerine sahip olmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Çarpıcı bir fide yetiştirecek kadar şanşlı olanlar bir servet kazanmışlardır. Daha alt sınıftan insanlar laleyi kolay para kazanma fırsatı olarak görmüşlerdir. İlk başta herşey o kadar yolunda gitmiş ki pek çok insan bu işe girmiş. Çok geçmeden ticaret tam bir vurguna dönüşmüştür.


1630 yılında Haarlem 'deki bir açık arttırmada tek bir “Gouda” soğanına servet ödenmiştir. 1639 yıllarına gelindiğinde birşeylerin ters gittiği farkedilmeye başlanmıştır. Ertesi gün, lale ticareti tüm Hollanda şehirlerinde tamamen durmuş ve yüzlerce insan iflas etmiştir.


Lalenin Yetiştirilmesi


Lale, yetiştirilmesi oldukça zahmetli olan bir bitkidir. Lale genelde lale soğanından üretilir. Her soğandan tek bir lale çıkar. Tohumdan yetiştirmek çok zordur. Eğer lale, tohumdan yetiştirilmişse ilk 3-6 yıl arasında çiçek vermez. Lale soğanı sonbaharda dikilir, bu soğandan bitki çıktıktan sonra bu soğanlar çürür ve yerine yeni soğanlar oluşur. Kışın çok soğuk havalarda lale soğanı soğuktan korunmak için toprağın derinliklerine kaçar. Lale çiçek açtığı dönemde gündüz güneş ışığının en çok olduğu zaman iyice açılır, akşamları ise geri toplanır. Bir lale yetiştiricisi yılın her ayı çalışmak durumundadır. Lale soğanlarının toplanması, lalenin yetiştirilmesi çok emek ister, ancak güzel yetiştirlmiş bir lale de zarifliğiyle, güzelliğiyle bu emeklerin karşılığını fazlasıyla verir.

Not: Bu yazıda anlatılan bilgiler Amsterdam Lale Müzesi 'nden alınmıştır.




Ericsson Crea Academy

Ericsson Türkiye tarafından bu yıl 3. sü düzenlenen ve Türkiye' den 30 öğrencinin katılacağı Crea Academy programı 1 yıl içerisinde mezun olabilecek lisans ya da yüksek lisans öğrencilerine yönelik bir programdır. Bu program ile öğrencilere telekominikasyon alanında eğitimlerin yanı sıra staj, burs ve Ericsson & Bizitek çalışanları ile proje yapma imkanı gibi olanaklar sağlanmaktadır.

2010 Crea Academy programına kabul edildim. Şubat ayında gerçekleşecek olan oryantasyon programı ile bu macera başlamış olacak. Önümüzdeki 5 ay boyunca alacağımız eğitimlerin ve iki aylık stajın benim için hem çok faydalı hem de eğlenceli olacağını düşünüyorum.

Bildiğim kadarıyla Ericsson dünyanın 5. büyük yazılım firması. Ericsson ve Bizitek çalışanlarının içinde yer aldığı ekipte proje çalışmaları yürütmek bizler için çok faydalı olacaktır. Bu süre zarfında alacağımız teknik desteğin yanı sıra kariyer danışmanlığı gibi desteklerin de iş hayatına hazırlanma yolunda iyi bir adım olacağına inanıyorum.

Yazılım Geliştirme Süreçleri

Yazılım geliştirme süreci bir yazılımın geliştirilmesi sırasında uygulanan yapıdır. Buna yazılımın yaşam döngüsü de diyebiliriz. Yazılım geliştirilirken hangi modellerden faydalanılacağı, her türlü görev ve faaliyetleri açıklayan yaklaşımlar bu süreçte yer alır.

Hızla gelişim gösteren yazılım geliştirme kuruluşları bu yöntemlerden faydalanmaktadırlar. Savunma sanayinin de içinde bulunduğu bir çok kuruluş, sözleşme yapmak için yazılımın, birçoğu ABD tarafından derecelendirilmiş süreç modellerine dayandırılarak geliştirilmesini istemektedirler. Yazılım sürecinin izlenmesi ve uygulanması konusunda geliştirilmiş uluslar arası standart ISO 12.207 'dir. Uzun vadede amaç, verimliliği ve kaliteyi arttıran, tekrarlanabilir ve öngörülebilir süreçler bulmaktır.

Yazılım geliştirilirken bu süreçlerin uygulanmaması projenin teslim süresinin uzaması, hedeflenen bütçenin aşılması ya da tamamen başarısız olunması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre yazılım projelerinin;


  • % 33' ü bitmeden iptal edilmekte,


  • % 53' ünde maliyet tahminleri %189 oranında aşılmakta,


  • % 222' sinde ise proje süre aşımı olmaktadır.


Bu başarısızlıkların sebebi ise yazılım geliştirme süreçlerinin düzgün uygulanmamasıdır. Bu süreçlerin düzgün uygulanmaması sonucunda hedefteki belirsizlikler, kötü planlama, teknolojik gelişmelere ayak uyduramama, yetersiz kadro, proje yönetim yöntemi eksikliği gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır.


Şimdi bu süreçleri tek tek inceleyelim:



1. Fizibilite Çalışması


Fizibilite çalışması projeye başlamaya karar vermeden önce yapılan bir ön çalışmadır. Bu çalışmada projenin ihtiyaçların belirlenir ve gereksinimler analiz edilir. Büyük şirketlerde fizibilite çalışmalarının yürütüldüğü ayrı bir bölüm yer almaktadır.

Bir diğer aşama da geliştirilmesine karar verilen yazılımın sektördeki satış potansiyelidir. Müşterinin çok büyük emek ve zaman harcanarak geliştirilen bir yazılımın hakkını yeteri kadar verebilecek bir firma olup olmadığı araştırılır. Yazılım projeleriyle ilgili yatırımlarını düşük bütçelerde tutan bir firmaysa bu aşamada projeden vazgeçilebilinir.


2. Planlama

Fizibilite çalışmalarının sonucu projenin yapılabilir olduğunu gösteriyorsa planlama aşamasına geçilir. Bu aşamada müşterinin istekleri belirlenir ve verilen sürede bu isteklerin ne kadarının yapılıp yapılmayacağı belirlenir. Proje ile ilgili genel bir plan yapılır ve bütçeleme, ekip oluşturma gibi işler üzerinde çalışılır.


3. Analiz

Bu aşamada proje ile ilgili genel bir kapsam belirlenir. Müşterilerin genellikle programın sonucunda ne görmek istediklerine dair soyut fikirleri vardır ama gerçekte programın neler yapabileceğini bilmezler. Bu nedenle sizden karmakarışık pek çok şey isteyebilirler. Bu durumda bütün bu istekler yerine getirilmeli midir? Belirsiz, hatta çelişkili gereksinimler bu noktada açığa kavuşturulmakta ve bir kapsam oluşturulmaktadır. Bu kapsamda müşterinin istekleri zaman, maaliyet gibi kısıtlarla değerledirilir ve sonuç olarak projenin tam olarak ne yapacağı belirlenir.


4. Tasarım

Proje planı yapılıp, problemin ne olduğu analiz edilip, projeden ne istendiği tam olarak anlaşıldıktan sonra artık tasarım işlemi başlar. Öncelikle projenin hangi teknolojileri kullanacağı, platformunun ne olacağı, hangi programlama dillerini ve veritabanını kullanarak geliştirileceği belirlenir.

Teknoloji belirlendikten sonra sıra yazılımın kullanıcı arayüzünün tasarlanmasındadır. Kullanıcı arayüzünün hem istekleri yerine getirebilmesi hem de kolay ve kullanışlı olması gerekir. Bu esnada arayüzler kağıt üzerinde tasarlanır, veri giriş, sorgulama, arama ekranlarının belirlenerek önemli fonksiyonlar ve veritabanı sorguları genel hatlarıyla belirlenir. Bu aşamada proje detaylandırıldığı için projenin doğru analiz edilip edilmediğinı teyit etme fırsatı elde edilir. Ayrıca bu detaylar hem müşteriye hem de bize projenin bitiminde ne olacağı hakkında fikir verir.


5. Geliştirme

Tasarımdan sonra elimizde projenin hem arayüzü hem de kullanacağı teknolojiler hakkında somut bilgiler olmaktadır. Bu bilgiler ışığında kodlama yapılır. Hem kodlama aşamasında hem de proje bitiminde geliştirilen yazılım devamlı test edilir.


6. Test Etme ve Bakım

Yazılım geliştirildikten sonra artık sıra test aşamasıdır. Yazılım geliştirilirken ilk testler programcı tarafından yapılır. Ancak asıl hatalar test ekipleri tarafından belirlenir. Çünkü programcı programı sadece teknik açıdan test eder ama test sürecinin başka boyutları da vardır. Programcının testi dışındaki diğer testler, test ekibinin yaptığı ve kullanıcıların yaptığı testlerdir.

Bu aşama aslında kullanıcı yazılımı kullandığı sürece devam eder. Çünkü sürekli kullanıcıdan geri bildirim alındığı için gerekli düzeltme ya da eklemeler yapılmaya devam edilir.Bu da yazılımın bakım sürecidir.


7. Eğitim ve Tanıtma

Bütün bu aşamalardan sonra artık yazılım kullanmaya hazır hale geldi. Ancak burada kullanıcıların da bilgilendirilmesi, yazılımı nasıl kullanacaklarına yönelik eğitimler yapılması gereklidir. Yazılımı tanıtıcı dökümanlarla alt yapı gereksinimleri, kurulum, ayarlar hakkında deteylı bilgi verilmesi gerekir.

Süreçlere baktığımızda bunlardan en önemlisi problemin tam olarak ne olduğunun anlaşılası aşamadır. Çünkü hedefi net olarak göremezsek nereye gideceğimizi de bilemediğimiz için hatalarımızın farkına varamayız ve sonuç olarak başarısız oluruz. Yapacağımız iş küçük çapta bir iş de olabilir ama ne olursa olsun problem net olarak anlaşılmadan diğer süreçler başarıyla yerine getirilmiş olsa dahi hatalı sonuçla karşılaşmamız kaçınılmazdır.

Anlatılan tüm bu süreçlere bakıldığında iyi bir yazılım üretebilmek için bu süreçlere bağlı kalınarak çalışılması gerektiği açıktır. Bu süreçlerden bir tanesinin bile atlanması başarısızlıklara yol açabilmektedir. Bu nedenle yazılımın yaşam döngüsü de denilen bu süreçte hiçbir basamak göz ardı edilmemelidir.




Not: Bu makale, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi teknoloji dergisi olan readmee için yazılmıştır. Dergimizi www.readmee.com adresinden ziyaret edebilirsiniz.